İstanbul’da yaşayan hayvanlar nelerdir? İstanbul’un Kuşları, Balıkları, Hayvan Varlığı Hakkında Bilgiler
İstanbul konumu dolayısıyla, kuşların göç yolları üzerinde yer alır. Mevsim dönümlerinde İstanbul’da, kuzey-güney doğrultusunda, çok büyük çapta kuş göçleri yaşanır. Kuş gözlemcileri (Ornitologlar] bu sırada İstanbul’da Çamlıca Tepesi gibi gözlem yerlerinde bulunurlar.
Osmanlı Devleti’nin saray teşkilatında, özel olarak padişahın av kuşları ile ilgilenen bir birim bulunurdu. Kuşbaz, Kuşçubaşı, Çakırcıbaşı, Doğancıbaşı gibi isimler alan bu görevliler, “alıcı kuş” adı verilen ve avlanmada kullanılan kuşları yetiştirmekle görevliydi. Şahin, doğan, çakır, atmaca gibi kuşlar başta olmak üzere yetiştirilen bu alıcı kuşlar, bıldırcın, çulluk, üveyik, keklik gibi İstanbul civarında yaşayan av kuşlarını avlarlardı. Bu eski günlerin hatırası olarak İstanbul’da Üsküdar’da Doğancılar semti ve şehir içinde Çakırcıbaşı Camileri hâlâ yaşamaktadır.
Saraylarda yine özel kuş yetiştirilen ve “Kuşhane” denilen bölümlerde bulunur. Buralarda meraklı padişahlar görüntüsü ve ötüşü için kuşlar yetiştirirlerdi. Dolmabahçe Sarayı’nın Kuşhane bölümünde hâlâ sülünler, tavus kuşları ve diğer kümes hayvanları görülebilir.
İstanbul kuşçuluğunda “”kafes kuşları” adı verilen ötücü kuşların da ayrı bir yeri vardır. Semtlere de adını veren Florya, kanarya kuşları dışında iskete, saka ve kafese alışık olmamasına rağmen Alemdağ İspinozu denilen kuşları bunlar arasında sayabiliriz. Saray Kuşhanelerinde ise daha çok egzotik bölgelerden gelen papağan cinsleri ve muhabbet kuşları bulunurdu.
İstanbul’a has bir diğer kuş merakı da güvercin yetiştiriciliğidir. Bunlar taklacı, postacı olmak üzere sınıflandırılırlar ve daha çok Güneydoğu kökenli İstanbullular tarafından yetiştirilirler. Bu tür kuşların özel meraklıları için Karaköy ve Topkapı’da kuş pazarları kurulur.
Şehirde en çok bilinen, görülen kuş serçedir. Hatta eski bir İstanbul tabirinde cahili tarif ederken “Serçeden başka kuş, Zeyrek’ten başka yokuş bilmez.” derler. Yani serçeyi tanımayan yoktur. Serçeden sonra en çok görülen karga, sığırcık, cami avlularında kumru ve güvercin, deniz kıyılarında martı, kırlangıç, yelkovan ve karabataktır. Ne yazık ki yalıçapkını kuşu artık görülmemektedir. Kırsal kesimde ise baştankara kuşları, çalıkuşları, ardıçlar, karatavuklar, sarıasmalar yer alır.
Eski İstanbul’un bir diğer önemli kuşu da çaylak kuşudur. Bu kuş, son yıllara kadar İstanbul’a ilk gelen göçmen kuş olarak baharın gelişini kentlilere haber verirdi.
İstanbullularca kutsal sayılan, çok sevilen ve dokunulmazlığı olan hatta kendisi için vakıf kurulan bir diğer kuş da leylektir.
Bütün bu kuşlar için İstanbul’da kuş evleri, kuş sarayları, bakımlı kuş yuvaları yapıldığını da ilave edelim.
Yukarıda saydığımız kuşların dışında aslında bir kuş sayılması gerektiği halde divan edebiyatında, güftelerde, şarkılarda yer almış bahar ve yaz mehtaplarında geceleri sahne alan ve İstanbullular tarafından çok sevilen bülbülü de ayrı ve özel olarak nitelendirmek gerekir.
Orman İdaresi tarafından son yıllarda İstanbul çevresinde sülün, keklik gibi kuşlar yetiştirilip doğaya salınmaktadır.
İstanbul’un Balıkları
İstanbul korularının en makbul kuşu nasıl bülbül ise, İstanbul’un balığı ise lüferdir. Hatta İstanbullular lüfer muhabbeti ile bilinir, Lüfer merak ile tanınırlar. Defne yaprağı, çinekop, sarıkanat, lüfer ve kofana olarak isimlendirilen aynı familya balıkları, sonbaharda İstanbul boğazında geçiş yapar. Boğaziçi’nin göçmen özelliğinde olan bütün balıkları, ilkbaharda Karadeniz’e geçip balıkçı tabiri ile yaylaya çıkarlar, sonbaharda ise beslenmiş ve yağlanmış olarak Boğaz’dan aşağıya, Marmara’ya inerler. Bu dönem balıkçılık açısından en hareketli ve balık mutfağı bakımından en bereketli dönemdir. Çingene palamudu, torik olana kadar yakalanır, torik olunca tuzlu balık “lakerda” yapılır. Uskumru,_kalkan, tekir, barbunya, sardalya, gümüş, levrek, kılıç, kefal, kırlangıç, karagöz, zarganajspari, izmarit, İstanbul’un en çok bilinen balıklarıdır. Ne yazık ki gün geçtikçe azalmakta ve artık istavrit, mezgit, hamsi ve denizanası dışında çok fazla deniz mahsulüne rastlanamamaktadır.
İstanbullu balıkçılar bir köpekbalığı cinsi olan camgözden pek fazla hoşlanmazlar ama balıkları kaçırıp, balıkçılara imkân tanımadığı hâlde yunus balığını ise her zaman “uğurlu” sayarlar.
Şehirde kıyıdan olta balıkçılığı her zaman ve her dönemde yapılagelmiştir ve Galata Köprüsü’nde, Boğaziçi’nde, akıntı burunlarında balık tutan İstanbullular, İstanbul’un fotoğrafının daimi bir pozu olmuştur.
Diğer Hayvanlar
Bir zamanlar İstanbul koru ve ormanlarında çokça rastlanan çakal, tilki, tavşan, gelincik, kirpi, köstebek, kaplumbağa gibi hayvanlar gün geçtikçe azalmakta, buna karşılık yine Orman İdaresi tarafından karacalar yetiştirilip doğaya salınmaktadır.
İstanbulluların Gülhane Parkı içerisinde bulunan eski hayvanat bahçesi ne yazık ki kapatılmıştır ve şehrin yakınlarında ancak Bayramoğlu’nda bir hayvanat bahçesi yer alır.
Kaynak: İstanbul Şehir ve Kültür / A. Haluk Dursun