İstanbul’un Eski Kına Gecesi Adetleri

İstanbul’un Eski Kına Gecesi Adetleri, İstanbul’da geçmişte hangi kına gecesi adetleri, gelenekleri vardı?

Eski İstanbul düğünlerinde geline kına yakılması nedeniyle yapılan eğlencelere kına gecesi denilirdi. Yoksul ya da varlıklı her İstanbullu aile evlenecek kızları için mutlaka kına gecesi tertip ederdi.

19. yy’da İstanbul’da çarşamba günü akşam yapılan kına gecesinde erkekler selamlıkta, kadınlar haremde eğlenirlerdi. Haremde çengiler türkü eşliğinde kızı dolaştırırlardı. Davetlilerin önüne kına tepsisini koyup gelini oturturlar, kıza ve ailesine yakın davetlilerden bir ikisinin gelinin parmak uçlarına kına yakmasını isterlerdi. Annesi de kızın avcunun ortasına altın koyar, üzerine kına yakılarak altın yapıştırılır ve bağlanırdı. Bu altın uğur ve bereket getirmesi için gelin tarafından saklanırdı. Çengiler oyunlar oynayarak sabaha kadar kına gecesini şenlendirirlerdi.

20. yy’ın başlarında düğünden bir gün önce, yani çarşamba günü damadın akrabasından birkaç kişi, üzerine iki-üç topak kına koyulmuş ve iki tane de mum dikilmiş gümüş bir tepsiyi gelinin evine götürürdü. Sazende ve hanende kadınlar kına gecesi meclisini şenlendirirler; gelini öven maniler söylenir, çengiler oynatılırdı. Bütün gece eğlenceler devam eder. sabaha karşı ortaya getirilen gelinin avuçlarına, parmak uçlarına ve ayak başparmağına kına yakılırdı. Kızın bütün arkadaşları da kısmetleri açık olsun diye kendi ellerine kına yakarlardı.

Kına gecesinde bulunan kadınlar kına tepsisinin içine para koyar, bu para ile de geline hediye alınır veya o gecenin masraflarına katkıda bulunulurdu.

Kına gecesi erkekler için de eğlenceli olurdu. Onlar da ya damat evinde veya gelin evinin selamlığında toplanıp eğlenirlerdi. Damadın bütün yakın arkadaşları bir tarafa, yaşlılar bir tarafa otururlar, eğlenirlerdi.

Eski İstanbul’un köy düğünlerinde kına gecesi ”kına damı” olarak adlandırılmaktaydı. Bu eğlencelerde saz takımı bulunmaz, sesi ve sözü uygun olan kadın veya kızlar def çalıp, türkü söyleyerek eğlenirlerdi. Bu eğlenceler iki gece sürer, birinci geceye “küçük kına gecesi”, ikinci geceye de “büyük kına gecesi” denirdi.

Kız evinin erkek tarafından kına istemesi gelenekti. Gelin evinde hazırlanan helvalı tepsi düğünün son gecesi damat evine gönderilirdi. Helvalı tepsi, damat tarafındaki bütün misafirlere gezdirilir, herkes helvanın üzerine para yapıştırırdı. Tepsinin üzerine mum dizilir ve istenilen kına konduktan sonra köyde bulunan herkes çalgı ve çengi eşliğinde gelin başka bir köydeyse oraya, aynı köydense evine kınayı götürüp teslim ederlerdi. Kızın yakın arkadaşları hazırladıkları kınayı önce gelinin ellerine, daha sonra da kendi ellerine yakarlardı.