Kadiriye; Şeyh Abdülkadir Geylani tarafından XII. yüzyılda kurulan bir tarikatın adı.
Kısa bir süre içinde başta Hindistan olmak üzere bütün İslâm ülkelerine yayılan Kadiriye tarikatı zikir ilkesine dayanır. Zikirleri cehridir (sesli). Kendilerine göre belli törenleri, eğitim ve öğretimleri vardır. Allah ve Resul’üne karşı derin bir sevgi duymak, Şeriatın koyduğu kuralların bazılarını olduğu gibi, bazılarını da yorumlayarak benimsemek gereklidir. Alemin yaratıldığına, yoktan var edildiğine, insanın ölümünden sonra dirileceğine ve her varlığın gerçek kaynağı olan Allah’a döneceğine inanmak temel ilkedir.
İnsan ölümlüdür, beden ruh için sonradan yaratılmış, ruhun korunması için gerekli kılınmış bir Kafes’tir. Kur’an bir mahz-ı hakikattir (gerçeklerin özü, kaynağı). İnsanın, gerçekleri, aklın sınırlarını aşan yüce hakikatleri kavraması için içine kapanması, kendim ilahî bir coşkunluğa (cezbe) kaptırması gerekir. Cezbe, insanın kendi varlığının sınırları dışına çıkarak ilahî âlemde olup bitenleri birer gölge biçiminde temasa etmenin ilk basamağıdır. Cezbeye kapılan insan hem kendini, hem kendi varlığını aşan sırları, Allah’ın izin verdiği ölçüde görme, anlama, sezme yoluna girer. Cezbe bir bakıma ani olan insanın miracı, gönül aynasında ilâhî esrarı sezmeğe başlamasıdır.
Kadiriler zikri çok defa toplu yaparlar. Belli bir sıraya göre dizilirler, töreni yönetecek kendi yerinde ayağa kalkar, dervişler belli kurallara göre davranarak ona uyarlar. Kadiri zikri daima ayakta yapılır, zikri görmek isteyenler dergâhta kendilerine ayrılan parmaklıklarla çevrili özel yerlerde oturumlardı. Zikir çok defa özel bir meydanda yapılır, meydanın bir köşesinde kadiri sancağı, öteki köşelerinde de özel araçlar, teber, balta, mızrak gibi silâh niteliği taşıyan eşya bulunurdu. Kadiriler, ayrı bir salonda (gene dergâhta) devran yaparlardı; devran sırasında kudüm, tef, zil çalınma geleneği vardı.
Mühri kadiri denen bir sikke, pek süslü bir taç ve haydariye veya cüppe giyerlerdi. Kolları oldukça geniş olan bu cübbeler değerli kumaşlardan yapılırdı Bellerine kuşak dolar, şalvar giyerlerdi. Şeyhlerin giydiklerine lata denirdi. Kadiri tarikatına giren bir kimseye, belli ve gerekli basamaklardan geçtikten sonra özel bir törenle, şeyh tarafından hırka giydirilir. Bu işleme ilbası hırka, hırka giyene de lâbisi hırka adı verilir. Taç giymenin de özel bit töreni vardı. Buna tarikat dilinde hırka tarikat derlerdi. Kadiri tarikatında sonradan konan bir kurala göre dervişlere icazetname veya hilâfetname vermek gereği de vardı. Kadiri zikrine dererani zikri adı verilir.
Zikir başlayacağı zaman dervişler halka olarak oturur, şeyh salona girer. Eşrefoğlu Rumî’nin ilahîsi okunur, şeyh tarafından Fatiha ve salâvat okunur sıra İsmi Celâle gelince dervişler hemen ayağa kalkar, ellerini birbirlerinin omuzlarına koyarak hu hu hu diye hep bir ağızdan zikre başlarlar. Hu çekilirken gözler kapanır, başlar lâilahe illallah’ı temsil edecek biçimde sağa sola sallanılır. Kadirîlerde zikir dört türlüdür. Hafi (gizli, sessiz), cehrî (açık, sesli), kalbi (gönülden, kendi kendine), lisanı (dille sözleri söyleyerek). Zikrin böyle dört türlü ve dört dönemli olmasını kadiriler Hz. Muhammed’in ilk dört halifesi olan Ebubekir, Ömer, Osman, Ali’ye bunu dört ayrı yolla öğretmesine bağlarlar.
Kadirîlerde bir de evrad vardır ki bu, dervişlerin her gün okuması gereken ayet ve hadisleri gösterir. Pek çok türleri olan evrad, tarikat şeyhleri ve pirleri tarafından, tarikat inançlarına göre düzenlenirdi. Kadiri tarikatına bağlı dervişlerin dince kutlu sayılan günlerde toplu olarak veya tek tek evradı okuması gereklidir. Evrad okunurken peygambere dua etme zorunluğu vardır. Bu duaya kendi dillerince testiye veya salât adı verilir. Hz. Muhammed’in her adı geçtikçe sallallahıt aleyhi ve sellem denilir. Kadiri evradını her kadirî sabah namazından sonra, ayrıca her gün uygun bir zamanda tekrarlamak zorundadır. Kadiri evradı genellikle Arapça okunur. Zikir törenleri sırasında okunan evrad-ı yevmiye ‘en (günlük virdler) birinde salât selâm senin üzerine olsun anlamına gelen Arapça ibare ya resuîullah, ya habibullah, ya haliltdlah, ya nebiyullah, ya safiyullah, ya hayri halakullah, ya nuri arsullah, ya emini vahyullah gibi deyimlerin sonuna getirilerek tekrar edilir.
Şeriata en çok bağlı kalan tarikatlardan biri olan Kadirilik bu niteliği yüzünden kolayca yayılmış, özellikle Sünnîler arasında büyük ilgi görmüştür. Birçok büyük mevki sahibi devlet adamının da bağlı bulunduğu Kadiriyenin yirmiye yakın kolu vardır. Bu tarikatın Hazreti imamı Ali ile başlayıp Hazreti Seyyid Abdülkadir Geylâni ile biten on üç kişilik bir tarikat silsilesi vardır.