Kızılbaşların adetleri ve gelenekleri hakkında bilgi
Kızılbaşlık: Şii mezhebinin bir kolundan olanlar. İslam dinine bağlı olan Kızılbaşların kendilerine özgü inançları ve tapınma biçimleri vardır.
Genellikle merkezden ve ulaşım yollarından uzak, dağlık bölgelerde yaşarlar. Kurulu yapıyla sürekli çatışma halinde bulunduklarından yeniliklere açık olmuşlar ve köklü değişimlere daha çabuk uyum sağlamışlardır. Tapınma biçimlerine göre farklı yörelerdeki Kızılbaşlar, farklı adlarla anılırlar. Bektaşiler, Kızılbaşlara ‘sofu süreği’ adını vermişler ve “yol bir sürek bir, sürek olsun çörek olsun, ehlibeyti sever olsun” sözleriyle Kızılbaşlarla birliklerini dile getirmişlerdir.
Şiiliğin bu koluna Kızılbaş denilmesinin nedeni ilk zamanlarında kızıl başlık ve hırka giymeleridir. Zerdüşt dininden Mazdeklerin, İslamiyet sonrasında ise Şiiliğin İmamiye mezhebini benimseyen Sufilerin 12 dilimli kızıl taç giydikleri görülmüştür.
Safiyettin Erdebil’in torunlarından şeyh Cüneyt, Suriye, Anadolu ve Azerbaycan’daki Şii Batıni boyları ile Simavna kadısı oğlu Bedrettin taraftarlarını kendi çevresinde toplayarak giriştiği dinsel siyasal hareket sırasında öldürüldükten sonra Erdebil Sufileri, Cüneyt’in oğlu Haydar’a pir olarak bağlanmışlardır. Haydar da 12 dilimli taç takıyor ve kızıl sarık sarıyordu. Müritleri de benzeri taçları giyiyorlardı. Şeyh Haydar’dan sonraki Safavi şahlarına bağlı olan topluluklara Sünnilerce Kızılbaş adı verildi. Hükümdar ve çevreleri Anadolu’daki artan yoksulluk karşısında ortaya çıkan huzursuzluğu Sünni Kızılbaş çekişmesi biçiminde yönlendirmiş ve halk arasında Kızılbaş adı verilen topluluk aleyhinde çeşitli söylentiler ortaya çıkmış, Kızılbaşlık ahlaki anlayışa aykırı davranan bir sıfat olarak kullanılmıştır.
Kızılbaşların inanç ve törelerinde Bektaşilikten gelen etkiler çoğunluktadır. Fakat Kızılbaşlık, Bektaşilik gibi benimsediği inançlara bağlanan, herkesin girebileceği bir tarikat değildir. Kızılbaş olmak için mutlaka Kızılbaş soyundan gelmiş olmak gerekir. Bundan dolayı Kızılbaşlık, soyu dışındakilere kapalıdır.
Bektaşiler, Kızılbaşları meydanlarına kabul etmezler, buna karşılık Kızılbaşlar, Bektaşileri genellikle kendi törenlerine kabul ederler. Bektaşi olmak isteyen Kızılbaşlara tarikata aldıkları bütün yabancılara uyguladıkları işlemleri yaparlar. Geleneğe uygun şekilde kendi ocaklarına bağlı olan Kızılbaş koluna Purut denilir.
Kızılbaş inancı, gelenek ve göreneklere dayanır. Genellikle deyiş adı verilen dörtlüklerle inançlar dile getirilir. Kızılbaşlar Allah, Hz. Muhammed ve Aliyi tek bir varlık sayar, Tanrının Hz. Muhammed ve Ali suretinde göründüğünü kabul ederler. On iki imam ile birlikte bunların erginlik yaşına gelmeden öldürülmüş erkek çocukları olduklarını kabul ettikleri on dört masuma inanırlar.
Yapılmasını uygun buldukları üç davranışları vardır. Tanrının bir olduğunu yinelemek, böbürlenmemek, kin tutmamak, gönül kırmamak… Mutlaka yapılmasını istedikleri davranışlar ise şunlardır: Başkasının sırrını saklamak, Kızılbaşlarla birlik olmak, yalan söylememek, insanlara görevde bulunmak, büyüklere saygı göstermek, yol kardeşlerini gözetmek, halifeden taç ve özel giysi giymek… Bunları yerine getirmeyenler, çeşitli cezalara çarptırılırdı. Kızılbaşlar, Ali’yi sevenleri sever, Ali’yi sevmeyenleri sevmezlerdi. Doğruluk ve dürüstlüğe büyük önem veren Kızılbaşlarda kadın boşamak haramdır.
Kızılbaşlar, altı dinsel dereceye bağlıdır:
Halife, Hacıbektaş tekkesindeki dede baba tarafından seçilirdi. Son halife Ahmet Celalettin Çelebi, Kurtuluş Savaş’ında Atatürk’ün yanında yer almıştır.
*Dede, ocak adı verilen ailelere mensuptur ve dinsel işleri yönetir. Abdal Musa, Celal Abbas, Gözü Kızıl, İmam Rıza, Pir Sultan, Sarı Saltuk, Seyyit Ali, Seyyit Baba vb büyük dedeler olarak bilinir.
* Gören, davalara bakmak, adak toplamak, kurban kesmek gibi işler için dede tarafından görevlendirilir.
* Rehber, dinsel törenleri yönetir, gelenek ve göreneği iyi bilendir, her Kızılbaş bu görevi yapabilir.
* Yol Arkadaşı, erginlik çağına giren kişiye tarikata girmede yol gösterilip öncülük eden kişidir. Kardeşle bir tutulur, özel bir törenle musahiplik (yol arkadaşlığı) kurulur.
* Talip, ocak soyundan gelmeyen Kızılbaştır.
Kızılbaşlar Muharrem ayında Kerbela olayını anmak için 12 gün, şubatta ise Hızır için 3 gün oruç tutarlar. Kızılbaşlar genellikle kırsal kesimde yer aldıklarından ve tarla bahçe işleriyle uğraştıklarından dinsel törenlerini kış aylarında yaparlar. Dedeler, taliplerinin törenlerini yönetmek için köy köy dolaşırlar. Dedenin uğradığı köyde onun için bir ev hazırlanır ve cuma geceleri ‘cem’ ayinleri yapılır. Bu törende dede, ocak yanına oturur, talipler yaşlarına göre iki yanda yer alırlar. Törende kadınlarla erkekler birlikte otururlar. Guyende adı verilen sazcıların yeri, dedenin yanıdır. Gece yarısı sohbetten sonra başlayan törende özel bir şekilde eller yıkanır. Zikir yapılır, kadınlı erkekli semah dönülür. Dedenin iki eliyle tuttuğu kayın ağacından erkan adı verilen sopanın önünde yol arkadaşları, ikişer ikişer dururlar, simgesel olarak ölme, rehber tarafından yıkanma, dedenin duasıyla yeniden yaşama kavuşma canlandırılır. Saz eşliğinde deyişler söylenir. Tanrının birliği dile getirilir. Ortak bir tastan, Kerbela şehidi Hüseyin selamlanarak su içilir ve düşmanlar lanetlenir. Gülbank çekildikten sonra sofra kurulur ve hazırlanan kurban eti yenilir. Perşembe geceleri ise yapılan ‘sorgu’ ayininde deyişler okunduktan sonra yol arkadaşlığına karar vermiş olanların sorguları yapılır. Suçu veya birbirinden şikayetleri olanlar ortaya çağrılarak dede tarafından yargılanır ve cezaları verilir.
Yol arkadaşlığına (musahip kavli) girme töreni de görgü gecelerinde yapılır. Yol arkadaşı olacaklar, eşleriyle birlikte dedenin önüne getirilir. Kadınlar, birbirlerinin kocasının eteğini tutarlar. Rehber şeriat, tarikat, gerçek marifet erenlerini selamlar. Dede, yol arkadaşlarına “ellerine tek, dillerine pek, bellerine berk” olmalarını öğütler (hırsızlık yapmamak, yalan söylememek, başkasının namusuna saygılı olmak). Simgesel ölme, yıkanma, dirilme hareketleri yinelenir. Omuzlarına sopayla 12 kez vurulur. Yine Kızılbaşlar ‘nevruzu’ (21 mart) Ali’nin doğum günü sayar ve büyük bayram olarak kutlarlar. O gün, Abdal Musa için kurban kesilip pilav pişirilir. Kurulan sofralarda bütün köylüler birlikte yemek yerler. Yaz aylarında ise tören yapılmaz.
Büyük Kültür Ansiklopedisi 7 Cilt 2685
Originally posted 2020-10-28 13:31:41.