Kültür Kavramı ve Özellikleri

Kültür Kavramı ve Özellikleri Hakkında Bilgi

Halkbilimi, bir kültür bilimidir. Bir başka ifadeyle, bütün toplum ve insan bilimleri gibi, halkbiliminin temelleri de, “kültür” olgusuyla ve onun tanımıyla doğrudan ilgilidir. Kültürün en basit ve yalın tanımı, bir toplumun topyekûn hayat tarzı, şeklindedir.

Biraz daha geniş bir tanımıyla, kültür, insanların biyolojik kalıtımlarının ötesindeki ihtiyaçlarının, doyumlarının ve doyumsuzluklarının yarattığı, şekillendirdiği, içerik kazandırdığı ve insanların öğrenme yoluyla edindiği, yarattığı ve inşa ettiği maddî ve manevî birikimi, değerleri, yönelimleri, duygu ve düşünce dünyaları, sosyal davranışları, teknolojileri ve sanatlarının tamamını ifade eder.

Kültür, insan tarafından meydana getirilerek başlangıçtan bu yana doğaya eklenmiş yaratmalar, donatmalar bütününün adıdır. Kısaca, kültür denilince bir toplumun her bağlamda kendini ifade edişlerinin tamamı veya her türlü ihtiyacını karşılayan toplam hayat tarzı anlaşılmaktadır. Bu ifade edişler, davranışlardan alışkanlıklara, törelerden gelenek ve göreneklere, korkulara kadar pek çok değişik şekillere sahip olabilir. Aynı şekilde sanat, müzik, mimarî, düşünce, edebiyat gibi fikri ve estetik üretim alanları da kültür içinde yer alır.

Kültür kavramını daha iyi anlayabilmek için onun altı temel özelliğini kısaca açıklamak yararlı olacaktır:

1. Kültür; edinilir, öğrenilir ve yeniden yaratılır: Kültür, bireyin doğumundan itibaren toplum hayatında kazanmaya başladığı alışkanlıklar, davranış biçimleri, tutum ve tavırlar eğitim, üretim biçimleri, bilgi ve teknoloji bütünüdür. Kültür kalıtımsal değildir. İnsan hangi millet içinde doğar ve büyürse, o toplumun kültürünü öğrenir. Kişinin, içinde büyüdüğü ve öğrendiği kültür, onun ulusal kültürü olur.

2. Kültür; tarihî ve süreklidir: Kültür, kuşaklar boyunca birinden diğerine aktarılarak biriktirilen yaşantı ve bilgi birikimi ögelerinden oluşur. Kültür, bu özelliğiyle insan yaşamını diğer canlılardan ayrı ve ayrıcalıklı kılar. Çünkü, insan, öğrendiklerini yavrusuna dil yoluyla aktarabilen tek canlı, varlıktır. Bundan dolayı, insanoğlunun öğrendikleri ve yarattıkları yalnız kendi yaşantıları ve yaşamı ile sınırlı değildir; başkalarıyla ve kuşaklar arasında paylaşılırdır ve süreklidir. Her toplumda bu sürekliliği sağlayan, ve aynı zamanda öteki toplumların kültürlerinden farklı kılan; töreleri, gelenekleri ve görenekleridir. Töreler, gelenekler ve görenekler, insanın doğuştan var olan beslenme, korunma, cinsellik gibi temel güdü ve eğilimlerini, toplumsal yaşama ve kültüre göre biçimlendirir, sınırlandırır ve yönlendirir ve kurumlaştırır. Böylece bir kültürün sürekliliğini sağlayan töreler, gelenekler ve görenekler, aynı zamanda ait oldukları toplumun tarihî bir varlık olmasını, yâni millî tarihe sahip bir topluluk, bir ulus durumuna yükselmesini sağlarlar.

3. Kültür; bireyler arasında paylaşılır olmasından dolayı, toplumsaldır: Kültüre özgü öğretiler veya yaşantı şekilleri, örgütlenmiş birliklerde, gruplarda veya toplumlarda yaşayan insanlarca yaratılır ve paylaşılır. Bir grubun, bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılan alışkanlıklar, değerler, davranışlar; o grubun veya o toplumun kültürüdür. Kültür, bu şekliyle toplumsal bir varlık alanıdır. Dolayısıyla, dünyada kültürsüz bir toplum düşünülemez. Bütün toplumlar kültürlerini korumak ve sürdürmek için, birlik ve dayanışmasını sağlayan duygu ve düşünce yapılarını; hizmet kurumlarını, toplumsal denetim mekanizmalarını, düşmana karşı savunma sistemlerini ve nüfusunun devamını güvenceye almaya özen gösterir. Kimliğini korumada özen göstermeyen, başarılı olamayan ve kültürünü kaybeden toplumlar, başka toplumların içinde eriyerek kaybolur ve tarih sahnesinden silinir.

4. Kültür; ihtiyaçları karşılar ve doyum sağlar: Kültür, üyelerinin temel biyolojik ihtiyaçlarını (Beslenme, barınma, korunma gibi) ve bunlardan doğan ikincil ihtiyaçlarını karşılar. Bu anlamda kültürel kurumlar ve ilkeler, denenmiş çözüm yollarıdır. Bunlar, toplum üyeleri için doyum ve hizmet verici oldukları sürece varlıklarını sürdürürler. Kültürün temel biyolojik ve psikolojik ihtiyaçları karşılama gücü, bütün kültürlerde benzer öge ve kurumların bulunması gerektiği sonucunu getirir.

5. Kültür bütünleştiricidir: Bir kültürün öğeleri göreceli, uyumlu ve bütünleşmiş bir sistemi oluşturur, ulusal kimliği yansıtır. Bununla birlikte, kültürler arasında sürekli bir etkileşim içinde bulunurlar. Çünkü, kültürler, doğaları gereği tam anlamıyla bütünleşmiş ve değişmeye kapalı bir yapı oluşturmazlar. Etkileşimler, her kültür yapısında yeni atılımlara önayak olabilir. Ama bu, bütünlüğü bozmayacak biçimde gerçekleşmelidir. Kültür bu etkileşimlerle özgün yapısını korumalıdır.

6. Kültür değişir: Kültür uyum yoluyla değişir. Bu değişim kültürel sistemi oluşturan bireylerin biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir uyum biçiminde ola-bilir. Yukarıda kültürel kurum ve öğelerin genelde doyum sağlayıcı oldukları ölçüde varlıklarını sürdürdüklerine değinilmişti. Ancak, şartlar değiştikçe, geleneksel çözüm yollarının sağladığı doyum düzeyi de, azalır veya değişir; yeni ihtiyaçlar ortaya çıkar ve bilinç düzeyine ulaşır. Bunu karşılayacak yeni çözüm yolları ve düzenlemeler aranır; yeni kurum ve kuruluşlar oluşur. Dolayısıyla bir kültürün kendi içindeki değişiminde, doğal çevre koşullarına uyum önemli bir rol oynar. Ayrıca, kültürler, yakın ve uzak komşu kültürlerden yayılma, ödünç alma, taklit ve benzeri yollarla etkilenerek de değişirler. Ancak, bu yolla kültür değişmelerinde alınan ögeler ulusal bünye ve karaktere uyum sağlayarak ödünçlendiği sürece, ulusal yaratma dinamikleri, o kültürü özgün kılan millî kimliği üretmeye devam eder. Bu süreç kültür değişmesi veya kültürün kendini yenilemesi diye adlandırılır. Bunun tersi ise kültürel ödünçlemelerin, kültür değişmelerinin veya başka bir kültürün taklidinin ulusal kültürün bütün özgünlüğünü ortadan kaldıracak boyuta erişmesidir. Böyle bir olgu, o ulusal kültürün tamamen ortadan kalkmasına ve kaybolan kültürün sahibi ulusun tarihten silinmesine yol açar. Toplumların bazen içine düştüğü böyle bir tehlikeli sürece kültürel özümsenme adı verilir.