Osmanlı Devletinde Çiftlikler ve Özellikleri
Osmanlı İmparatorluğunda, önceleri küçük tarımsal arazi birimine, daha sonra büyük beylik araziye çiftlik denildi.
Başlangıçta, bir çiftlik, bir çift öküzün sürebildiği alan olarak düşünülmüştü. Tımar sisteminin kurulmasıyla çiftlik birimi 60 ya da 80 dönümden 150 dönüme kadar değişen bir alanı kapsadı. Devlet, devlet toprağı (miri) statüsüne aldığı yerlerdeki ekim alanlarını çiftliklere ayırdıktan sonra, her çiftliği “tapu resmi” ödeyen bir köylünün üzerine yazar, böylece “bir çiftlik yerlik” toprağın tasarruf hakkını çiftçiye satmış olurdu. Raiyet çiftliği denilen bu tür çiftliklerin yalnızca tasarruf hakkına sahip olan köylü, onu başkasına satamaz ve devletin izni olmaksızın devredemezdi.
Alıp satma dışında raiyete mülkiyete yakın bir faydalanma olanağı sağlayan tasarruf hakkı, bazı kayıtlayıcı koşullarla mirasçılara da geçerdi. Öte yandan mülk sahibi tapu resmiyle tasarrufunu devrettiği çiftliği istediği zaman çiftçiden geri alamazdı. Ancak, köylü toprağı üç yıl üst üste nedensiz “boş” bırakırsa çiftliği geri alarak başka birine vermeye hak kazanırdı. Boş bırakılma üç yıldan az ise, çiftçi, dirlik sahibinin ürünün öşürünü alamamasından doğan zararına karşılık “çiftbozan resmi vermek zorundaydı. Çiftliğini başkasına devredebilmesi ancak sahib i arz’ ın rızası ve devralanın da yeniden tapu resmi ödemeyi kabul etmesiyle mümkündü. Boşalan raiyet çiftliklerinin yeni kimselere verilmesinde önce hiç toprağı olmayanların yeğlenmesi, böylesi yoksa az topraklılara verilmesi, başka köyden olanlara ve şehirliye verilmemesi gibi devletin kendi mülkiyet hakkını kısıtlayıcı hükümler bulunuyordu. Raiyet çiftliklerini işleyenler vergi olarak öşür ve çift resmi verirler.
Askerlerin Sahip Oldukları Çiftlikler
Raiyet çiftlikleri yanında, bir de, askerlerin sahip oldukları çiftlikler vardı. Bu tür çiftlikler arasında tımarlıların “hassa çiftlikleri” ile yayaların, müsellemlerin ve doğancıların çiftlikleri yer alırdı. Bunların ortak özellikleri, raiyet vergisine bağlı olmayışlarıydı. Bunlardan “kılıç yeri” adı da verilen hassa çiftlikleri, tımarlılar tarafından ekilip biçiliyordu.
Dirlik sahipleri, devletin köylüye işletmeye vermeyip, kendi elinde tuttuğu “hassa çiftlikleri” ekip biçerek, sözde kendi öz ihtiyaçları için yaptıkları bu üretimden büyük kazanç sağlıyorlardı. Askeriler, bir ara kanunsuz olarak raiyet topraklarını, kendi çiftliklerine katma girişiminde bulundularsa da, bunların çoğu, XVI. yy.’da yeniden raiyet çiftliklerine dönüştürüldü. Vakıf, mülk ya da malikâne topraklarındaki çiftlikler, ötekiler gibiydi ve sürekli olarak reaya tarafından ekiliyorlardı. Bayezit I, Mehmet II ve XVI. yy.’daki padişahlar döneminde bu çiftliklerin büyük bir bölümü, tımar haline getirildi. XIV. ve XV. yy.’dan başlayarak önemli kişilere çiftlik olarak tüm köyler ya da büyük tımarlar verildi. Bu durumda çiftliklerin yerini kişisel, büyük malikâneler aldı. Bu çiftlikleri ellerinde bulunduranlar padişahın ordusu için asker (eşkinci) sağlamak zorundaydı. Aynı dönemde yeni açılan topraklar, askeri sınıf tarafından “mukataa” adı verilen bir meblağ karşılığında çiftlik olarak tutulmuştu. “Mukataalı Çiftlikler” adı verilen bu topraklardan vergi olarak yalnızca öşür alınırdı. XVI. yy. sonuna doğru yeniçerilerin ellerinde bulunan bu tür çiftliklerin sayısı hızla arttıysa da, genel eğilim, bu çiftlikleri raiyet çiftliklerine dönüştürmekti Osmanlılardan önce Orta ve Kuzey Anadolu’daki aristokratların sahip oldukları malikâne ya da yurtlar da eşkinci sağlamak koşuluyla çiftlik sayıldı.
1595-1609 karışıklıkları sırasında ve sonrasında, raiyet çiftliklerinin büyük bir bölümü kapıkulu ve gözde kişilerin eline geçti. Bu tarihlerde köylü sınıfı kitle halinde topraklarını terk ederek Anadolu’ya dağılınca, yeniçeriler ve başkaları, reaya çiftliklerini kendi üzerlerine tapuladılar Çiftliklerin, âyanın, zenginlerin ve eyaletlerdeki güçlü kişilerin ellerinde toplanmalarına mukataa sistemi yardımcı oldu. Böylece özellikle XVIII. yy.’da büyük mukataa ve çiftlikler elde etmiş olan ağalarla âyan, imparatorluğun her köşesinde türedi. Bu tarihten sonra’ ‘çiftlik” sözcüğü kişisel malikâneler İçin kullanıldı. Bu çiftlikleri parçalamak için Tanzimat döneminde yapılan girişim bir sonuç vermedi.