Sözlü edebiyat nedir? Sözlü Edebiyat Ürünleri ve Özellikleri Hakkında Bilgi
Yazıya geçirilmeyen edebiyat ürünlerinin tümüne ve anonim halk edebiyatı ürünlerine genel olarak sözlü edebiyat adı verilir.
Yazının yaygın olarak kullanılmadığı dönemlerde ortaya konan, nesilden nesile şifahen aktarılarak varlığını sürdüren edebiyat ürünleri için kullanılan bir tabir. Halk edebiyatı alanındaki kimi ürünler (atasözü, bilmece, mani, masal) için de bu terim kullanılır. Sözlü edebiyat ürünlerinin genellikle söyleyeni belli değildir.
Bütün ulusların edebiyatlarında, günümüze kadar süren sözlü edebiyat gelenekleri vardır. Destanlar, efsaneler, masallar, bilmeceler, ozanların bilinmeyen şiirleri, öyküler, atasözleri, vb,, sözlü edebiyatın kapsamına girmektedir.
Sözlü Edebiyat Ürünlerinin Özellikleri
Sözlü edebiyat eserleri, sanatçının duygu, düşünüş ve hayallerini karşılarındaki kişi veya topluluğa sözle anlatmalarından doğar
Yazının bulunuşundan önce bütün edebiyat ürünleri sözlü idi. Bunların çoğu manzum parçalardı. Çünkü nazmın unsurları olan vezin ve kafiye, duygu, fikir ve tasarıların daha gözalıcı biçime konmasını, ayrıca hatırda kalmasını sağlıyordu.
Sözlü parçalar, çağlardan çağları aşarak günümüze kadar gelmişti Ancak söz ne olsa, yazı kadar ömürlü ve dayanıklı değildir. Bu yüzde nice verimler unutulmuş ya da büyük değişmelere uğramıştır.
Yazının icadından sonra da, henüz bir kültür dili kuramamış ilkel topluluklar ve bazı göçebeler arasında edebî ürünlerin sözlü oldukları görülüyor. Buna göre yazılı edebiyat, medeniyette bir merhale sayılmalıdır. Bununla birlikte, toprağa yerleşmiş ve yazı dilini çoktan kurmuş topluluklarda dahi yeni sözlü eserler yaratıldığı eskilerin de süregeldiği görülmektedir. İşte bu türlü verimlerin hepsine Folklor adı verilir. …
Sözlü ürünlerin çoğu, halkın ortak yaratığı (anonim) verimlerdir. Yani bunları hangi şahsın yarattığı bilinmez. (Nutuk ve Konferans gibi “”söyleyeni belli sözlü eserler bulunduğu da görülecektir.)
“Sözlü ürünler, zamanla yazıya geçirilebilir. Fakat bu halde, söylendikleri zamanki üslûp lezzetini yitirirler. Dinleyici, usta bir yazarsa sözlü ‘verimin tadını yazılı bir eser olarak devam ettirebilir.
Yazılı eserler, kaleme alındıkları çağın kültür dilini yansıttıklar halde sözlüler, belirdikleri çağ ve çevrenin şive özelliklerini taşırlar. Kültür dilindeki telâffuzlara ve cümle kurallarına tam uymadıkları gibi, yarım yamalak ve gelişigüzel söylenmiş yanları da çoktur. Çünkü bunların sanatçıları kitaptan, okuldan yetişmiş olmadıkları gibi, eserleri, zamanla büyük değişmelere de uğramıştır.
Sözlü eserler de, yazılılar gibi ancak bir kere yaratılır, ikinci defa söylenirken bambaşka bir anlatıma bürünürler. Her anlatan onları kendi üslubuna geçirmiş olur.
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyat Sözlü ve Yazılık Edebiyat olmak üzere ikiye ayrılır. Sözlü Edebiyat Dönemi ürünleri ve özellikleri hakkında bilgiler
Sözlü Edebiyat Dönemi
M.S.VIII. yüzyıla gelinceye kadar Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde edebiyatımızı Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi dinler etkilemiştir.
Genel özellikleri:
- Bu dönem edebiyatı müzik eşliğinde (kopuz? adı verilen sazla) dile getirilmiştir.
- Ölçü, ulusal ölçümüz olan hece ölçüsüdür.
- Nazım birimi dörtlüktür.
- Dönemine göre arı bir dili vardır.
- Dizelere genel olarak yarım uyak hakimdir.
- Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
- Bu döneme yönelik elimizdeki en önemli ve eski kaynak Kaşgarlı Mahmut?un Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseridir.
Dönemin ürünleri:
- KOŞUK: Sığır denilen sürek avları sırasında söylenen şiirlerdir. Konusu daha çok doğa, aşk, savaş ve yiğitliktir. Bu tür daha sonra Halk edebiyatında Koşma adıyla anılmıştır.
- SAV: Dönemin özlü sözleridir. Bugünkü atasözlerinin ilk biçimi niteliğindedir.
- SAGU: Yuğ adı verilen ölüm törenlerinde, ölen kişilerin erdemlerini ve duyulan acıları dile getiren şiirlerdir.
- DESTAN: Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda halk arasında kendiliğinden oluşan uzun nazım türüdür.
DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ
- Toplumun ortak görüşlerini yansıtması
- Olağanüstü özellikler taşıması
- Kişilerinin seçkin olması (Kral, Han, Hakan…vb.)
- Milli dilde söylenmiş olması
- Milli nazım ölçüsüyle söylenmiş olması
- Oldukça uzun olması
- Konuları bakımından savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları şeklinde sıralanabilmesi
TÜRK DESTANLARI
Destanlarımız yazıya geçirilmedikleri için bugün bunların ancak konularını bilmekteyiz. Bunları da İran, Çin ve Arap kaynaklarından öğreniyoruz
A) SAKA DEVRİ DESTANLARI
- 1) Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarında Alp Er Tunga?nın yiğitliklerini ve bu savaşları anlatır.
- 2) Şu Destanı: İskender?le Türkler arasındaki savaşı ve Türk hakanı Şu?nun kahramanlıklarını anlatır
B) HUN DEVRİ DESTANI
- Oğuz Destanı, Hun hükümdarı Mete?yi ve onun yaşamını anlatır.
C) GÖKTÜRK DEVRİ DESTANLARI
- Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişini anlatır.
- Ergenekon Destanı: Bir savaşta yenilen ve Ergenekon?a açılan Türklerin orada bir demir dağı eritip intikamlarını almalarını anlatır.
D) UYGUR DEVRİ DESTANLARI
- Türeyiş Destanı: Uygurların bir erkek kurttan türeyişi anlatılır.
- Göç Destanı: Uygur Türklerinin ana yurtlarından göçünü anlatır.
NOT: Destanlar oluşumları bakımından iki grupta incelenebilir.
a) Doğal Destanlar: Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir. Bu türe örnek olarak şu destanları sıralayabiliriz.
- İliada, Odysseia -Yunanlıların (Homeros)
- Kalevala- Finlilerin
- Nibelungen- Almanların
- Ramayana, Mahabarata- Hintlilerin
- Cid -İspanyolların
- Chanson de Roland -Fransızların
- Gılgamış -Sümerlerin
b) Yapma (Suni) Destanlar: Bir olayın doğal destana benzetilerek bir şairce destanlaştırılmasıdır. Yapma destan örneği olarak şunları sıralayabiliriz:
- Virgilius Aeneit
- Dante İlahi Komedi
- Tasso Kurtarılmış Kudüs
- Milton Kaybolmuş (Kaybedilmiş) Cennet
- Firdevsi Şehnâme