Türk Edebiyat Tarihi

Edebiyat Tarihi: Bir milletin yüzyıllar boyu yarattığı edebî eserleri ve onları meydana getiren «edip» leri, tarihi gelişme içinde inceleyen bilim koludur. Tanınmış edebiyat tarihçimiz Fuad Köprülü’ye göre :

Edebiyat tarihi, umumiyetle tarihin, daha sahih bir İfade İle, medeniyet tarihinin çok mühim bir kısmıdır. Bir milletin uzun asırlar esnasında geçirdiği fikri ve hissi tekâmülü gösteren bütün fikir mahsullerini tetkik ederek, onun manevî hayatını şe’niyette olduğu gibi -yahut ona en yakın bir şekilde- yaşatmaya çalışan canlı bir tarih şubesidir.»

Edebiyat tarihini «canlı bir tarih şubesi» sayan bu görüşün yanında başka metot teklifleri de vardır. Bunlar yine az çok birbirine bağlı olan Sosyolojik (edebiyatı toplum meseleleriyle izaha çalışan); Estetik (eserleri daha ziyade, güzellik, sanat yönleriyle ele alan); Psikolojik (sanatçıların ruh hallerini esas tutan); Genetik (sanat eserini ve sanatçıyı hazırlamış olan vakayı başlangıcından alarak bütün halinde inceleyen) metotlardır. Fuat Köprülü’nün tarihçi usulünden ayrılarak, daha çok metin incelemelerine bağlı psikolojik bir metodun savunucusu görünen Prof. Ali Nihat Tarlan, şunları söylemektedir :

Edebiyat tarihçisi hangi cemiyetin edebiyat tarihini yazıyorsa, o cemiyetin teessürî hayatına alt malzemeyi bir obje olarak eline alıp asırlar boyunca yürüyüşlerini bize gösterecektir. İlk iş olarak sanatkârın ruhi binâ ve teşekkülünün belirtilerini bulmak mecburiyeti vardır. Bu bina, onun biyografisinin psikolojik cephesini inkâr mertebesinde son haddine kadar derinleştirmek ve verdiği edebî mahsulün aydınlığında psikoloji kanunlarına göre ruhi portresini resmetmekle meydana gelir.» A. Hamdi Tanpınar ise edebiyat tarihinde estetikçi bir metodun temsilcisidir.

Edebiyat tarihinin asıl konusu eserler ve kişilerdir. Fakat, bir edibin yetişmesi ve bir eserin yazılması, tesadüfle olmaz. Edebî eserler bir toplumdaki çeşitli olayları yansıtan aynalar gibidir.

Belirli zamanlarda, millet hayatına tesir eden, maddi ve manevî olaylar vardır. Vatan değişmesi, göçler, din, estetik, iktisadî, siyasî, teknik olaylar, toplumda olduğu gibi, onun edebiyatı üzerinde de izler bırakırlar.

Meselâ; İslâmlık öncesi Şamanlık ve başka devirler Türk edebiyatı ürünlerinin İslâmlığı benimsedikten sonra yazılmış eserlerimizden Önemli bir şekilde farklı olması, dinin edebiyat üzerindeki etkisine canlı misaldir.
Şair ve yazarlarımız İran edebiyatını tanıdıktan sonra bambaşka şekil ve Öz taşıyan bir Divan Edebiyatı meydana getirdiler. Bu olay estetik değişmesinin edebiyat üstündeki tesirini gösterir.

Bursa ve istanbul gibi başkentler alındıktan sonra iktisadî, siyasi ve sosyal hayatımızda büyük değişmeler oldu. Osmanlı sarayı, İran şahlarına ve Bizans kayserlerine taş çıkartan bir ihtişama büründü. Konaklarda zarif ve bilgili insanlar çoğaldı. Bu sosyal vakaların sonucu, bir seçkinler edebiyatının meydana çıkmasıdır.

19. yüzyılda tekniğin hızlı gelişmesi, Türk hayatını sarsmış ve iktisatça Avrupaya muhtaç kılmıştır. Hazin yenilgiler, yoksullaşan bünye ve uğranılan haksızlıklar arasında Batı’yı anlamak ve taklid etmek için harcadığımız gayret, bize Bata örneğinde bir yeni edebiyat getirmiştir.

Tekniğin hızlı gelişmesi, ulaşım kolaylıkları köy-şehir arasındaki kalın duvarları yıktığı için, bugün Anadolu’da, sözgelişi, Karacaoğlan gibi bir saz şairinin yetişmesi imkânsız olmuştur. Radyo, gazete ve okullar orta bir kültürü ve bazı genel bilgileri her tarafa yaymaktadır. Bölgeler arasındaki yaşayış farkları azalmaktadır. Bunun sonucu: Şehirlerden uzak bir âlemin havasını yaşatan kaynakçı! saz şairleri devri kapanmıştr.

Halkın okuması, aydınlarılı çoğalması demokrasinin varlığı, iç ve dış gezilerin artması gibi bir çok sebepler, yalnız bir zümreye hitap eden seçkinler edebiyatını tesirsiz hale koymuştur. Onun yerini, büyük kütleye seslenmek isteyen değişik türlerde eserler almıştır.

Batıdan alınma, ilmî ve sosyal görüşler, edebiyatı etkiledikçe, giyim kuşam tarzları başkalaştıkça kadınlar her alanda günlük yaşamaya katıldıkça,  şehirler büyüdükçe, sinema, radyo, televizyon gibi icatlar çoğaldıkça edebî eserlerde hiçim ve öz değişmeleri olmuştur. Halkın dertleri ön plana geçmiş, aşk vc tabiata bakışlar değişmiş, yeni türler, yeni sanat usulleri aranmıştır.

Bu açıklamalarla örnekleri çoğaltabileriz, Bütün bunlar, ediplerin ve edebî eserlerin rasgele değil; vakaların, tekniklerin genel kültürlerin sanat ve fikir çevrelerinin etkisi altında meydana geldiğini dünyada ve toplulukta değişen sanat ve debiyatı da değiştirdiğini gösteriyor.