Türk Edebiyatında Cinsellik
Edebiyat metninde cinselliği dile getiren öğeler, cinsellikle ilgili sözcüklerden, cinsel anlatımlı betimlemelerden, cinsel imgelerden, cinsel ilişkilerin anlatımından vb. oluşur.
Türk dilinin en eski sözlüğü Divanü lügat İt-Türk’le cinsellikle ilgili kavramlar, sözcükler de verilmiştir. Erkek ve kadın cinsel organlarının adları, bugün kaba sayılan biçimiyle sözlüğe alınmıştır. Bu durum, eski türk toplumunda cinsellik konusunda örtülüp gizlenecek hiçbir yan görülmediğini ortaya koymaktadır.
Eski türk destanlarında da (Oğuz Kağan destanı vb.), cinsellik bu anlayışla ele alınmıştır Anlatıcı, doğal bir olgu saydığı cinsel ilişkiyi açık bir söyleyişle anar, geçer (Sevdi, aldı. Onunla yattı, dileğini aldı. Kız gebe kaldı).
Destanlarda kahramanların tanrı, yarı tanrı ve peri kızı gibi doğaüstü varlıklarla ya da kutsal sayılan hayvanlarla cinsel ilişkileri de dile getirilir. Uygurlar’ın Türeyiş destanı’nda hakanın kızı kurtla birleşir; Cengizname’de de Alankova bir kurt olarak beliren göksel yaratıkla birleşir, bundan Cengiz doğar. Dede Korkut hlkâyeleri’nde ka-kadın ve erkek ilişkilerinde, destan döneminin sağlıklı, dengeli, doğaya bağlı cinsel yaşamı konu edinilir.
Hikâyelerde genç, güzel kadınları canlandıran bölümler, cinselliği doğal sayan; onu ne örten ne de abartan anlayışa uygun düşer. Deli Dumrul’a eşinin seslenişinde (Tatlı damak verip soruştuğum, bir yastığa baş koyup emiştiğim) ya da Salçan Hatun’un Kanturalı’ya söylediği sözlerde cinsel bir kışkırtıcılık değil, içtenlikli bir anlatım vardır.
İslamiyet döneminde ise, edebiyata yansıyan kadın-erkek ilişkileri, cinsel içerikli serüvenler, cinsel motifler, islam din ve değer yargılarının izlerini taşır. Bu dönemde divanlar, mesneviler, şehrengizler, tasavvuf kitapları vb.’de kadın-erkek ilişkileri ile ilgili konular, mecazlar, motifler oldukça çoktur, islamiyet döneminde cennete giden erkeklerin huri ve gılmanlarla ilişkilerini iç gıcıklayıcı biçimde anlatan yapıtlar görülür. Aşk, hemen bütünüyle tasavvuf düşüncesine dayandırılmıştır. Tanrı, gerçek güzelliğin sahibidir: kendi güzelliğini görmek için evreni yaratmıştır. Bundan dolayı güzellere duyulan aşk gerçekte Tanrı’ya karşı beslenmiş demektir.
Divan şiirinde sevgiye geniş yer verilmiştir. Ancak, kadını toplum yaşayışından uzaklaştıran anlayışın egemenliği nedeniyle, kadın küçümsenmiştir (Merd isen evde kahpeyi tutma / Ger boyunca batırsa altına / Lanet olsun ana da maline de -/ Mâli mel’ûn kendi mel’ûne) [Lamii]. Bu görüş, şairlerin eşcinsel İlişkileri işlemesine de yol açmıştır.
Bazı mesnevilerde sevişme konularına geniş yer verilir, cinsel ilişkiler açık bir dille anlatılır. Mevlananın Mesnevi’sinde cinsel organlardan, kadın-erkek, insan-hayvân ilişkilerinden ve eşcinsellikten apaçık bir dille söz edilir.
Yerel yaşantıyı, yerel rengi yansıtan “şehrengiz”lerde, büyük kentlerin güzellerinin cinsel çekicilikleri dile getirilir. Bu güzeller genellikle çarşılarda, dükkânlarda ya da eğlence yerlerinde çalışan genç çocuklardır. Şehrengiz yazarları güzellere tutkun olduklarını, tasvir ettikleri gençlere kendilerinin de ilgi duyduklarını dile getirmekten çekinmezlerdi.
Cinsellik, geniş ölçüde mizahın da konusu olmuştur. Kadından uzak toplumda mizah, alabildiğine açık saçık, yüz kızartıcı şakalarla yüklüdür. Yergi türünde cinsellik, genellikle yerilenin sapıklığını ileri sürerek onu küçük düşürmek biçiminde yapılır. Eski edebiyatta “hezl, mülatefe, hiciv, tariz, tehzil, zem, şetm, kadh” diye anılan kimi ürünlerde açık saçık söyleyişler, cinsel anlamlı sataşmalar, yerilen kişiyi, anasını, eşini, çocuklarını konu edinen küfür niteliğinde saldırılar pek sık görülür. Nef’i, Siham-ı kazâ adlı yapıtında devrinin ileri gelen kişilerini bu yolda yermiştir. Eşref de açık saçık yergilerinde cinsellikle ilgili sözleri kullanmıştır.
Nasrettin Hoca ve bektaşi fıkralarında da, meddah, hikâyelerinde kadın-erkek cinsel ilişkileri sık sık ele alınır.
Halk edebiyatında şair, soyut bir güzellik canlandırmaz, sevgiliyle birleşme isteğini apaçık dile getirir; sevgilinin güzelliklerini betimler; çekici yanlarını tanımlar; özellikle sevgilinin dudak, göğüs, koyun, meme, bel vb. gibi beden bölümlerinin güzelliğinden söz eder. Halk edebiyatında bu anlamda aşkı işleyen en ünlü şair Karacaoğlan’dır. Onun yapıtında canlı, sağlıklı bir sevgi dile gelir, sevgiyle yaşama sevinci birleşir Anonim halk şiirinde ise çapkınlık serüvenlerini, evlilikdışı ilişkileri konu edinen türkü ve maniler oldukça yaygındır. Masallar, cinsel temaları simgelerle işler. Bu ürünlerde halkın iyilikçi, sevecen duyguları yansıtılır. Masal boyunca ayrı kalan kızla delikanlı sonunda birleşir, murada ererler. “Hançerli hanım”, “Tayyarzade” gibi gerçekçi halk hikâyelerinde XVII. yy. İstanbul yaşamı, meyhaneleri, batakhaneleri ve fuhuş merkezleri, yanaydın kent insanının zevk anlayışı, erotik yanı ağır basan bir anlatımla işlenir.
Karagöz ve ortaoyununda da cinsel temalara ve sözlere geniş yer verilir. Bir halk güldürüsü olan bu oyunlarda Karagöz tipi işlenirken serbest, gülünç ve şehvetli yönü vurgulanır. Tanzimat yazarları açık sapıklığı nedeniyle karagöz oyunlarına cephe almışlardı. Günümüze ulaşan metinler Abdülhamit II döneminde sansüre uğratılarak yazıya geçirilmiş olanlardır. Daha önceki bazı oyunlarda “toramanlı Karagöz”, “zekerli Karagöz” diye anılan karagöz figürlerinin perdeye erkeklik organıyla çırılçıplak çıktığı bilinmektedir. Or-taoyunları da içerik yönünden karagöze benzer, ancak kadının sahneye çıkmasının olanaksızlığından, bu roller erkekler-ce (zenne) oynanırdı. Bu oyunlarda da cinsel temalar cinaslı sözlerle işlenirdi.
Tanzimat edebiyatında kadın-erkek ilişkileri, ahlak dersi çıkarmak amacıyla ele alındı. Bir yandan da, sansür denetimi, cinsellikle ilgili konuları yerleşik ahlak kurallarına göre baskı altına aldı. Sözgelimi, Abdülhak Hamit’in Kahpe adlı yapıtının adı, sansürde Bir sefilenin hasbıhali biçiminde değiştirildi. Gerçekte tanzimat yazarları, edebiyatı “insana edep öğreten bir marifet” saydıkları için cinsel konulardan uzak durdular, ilk gerçekçi köy romanı Karabibik’te, Nabizade Nazım, kadın -erkek ilişkilerini de ilk kez gerçeğe uygun çizgilerle anlattı. Edebiyat-ı cedide ve Fecr-i âti sanatçıları da, cinselliği üstü örtülü biçimde ele aldılar. Bu arada, Halit Ziya’nın Aşk-ı memnu romanında anlatılan ve üstün bir sanat değeri taşıyan ayna sahnesi, bu genellemenin dışında kalır. Fecr-i âti yazarı Şahabettin Süleyman’ ın da kadınlararası eşcinselliği işleyen Çıkmaz sokak adlı oyunu eleştirilere uğradı.
Milli edebiyat şairlerinden bazıları (Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon) cinsel konulardan söz ettiler. Yahya Kemal Beyatlı, bazı şiirlerinde (Sicilya kızları, Nazar) kadın çıplaklığını, Vuslat şiirinde de cinsel birleşmeyi anlatır. Romanda Hüseyin Rahmi Gürpınar, konuyu güldürücü, taşlayıcı yanıyla ele aldı; yosmalar, metresler, aldatan, aldatılan karı-kocalar başlıca roman kişileri oldu. Ahmet Rasim de, kimi roman ve anılarında (Hamamcı Ülfet, Fuhş-i atik vb.) cinselliği aynı yöntemle işler. Natüralist okula bağlı Selahattin Enis’in Zaniyeler adlı romanında cinsellik önemli bir yer tutar.
Yeni şiirde cinsellikle ilgili en dikkate değer şiirleri (Kadın bacakları vb.), ilkin Necip Fazıl Kısakürek yazdı. Garip akımı şiire günlük yaşantıyı, küçük insanın serüvenini, yaşama sevincini getirirken cinselliği de bu temalar arasına katmıştır Attilâ ilhan şiirinde büyük kentlerin karmaşası içinde, batakhaneleri, genelevleri zaman zaman konu edinir. Metin Eloğlu, taşlama niteliğindeki şiirlerinde, cinselliği alaylı bir dille işler, ikinci* yeni şiirinde cinsellik önde gelen temalardandır. Bu akımın şairlerinden Cemal Süreya ve ilhan Berk’in bazı şiirlerinde cinsellik ve aşk kavramları iç içe işlenir; cinsel aşk yüceltilir Yeni türk edebiyatının gerçekçi roman ve hikâyelerinde de cinselliğe zaman zaman geniş yer verilir. Kemal Tahir’in bazı romanlarında (Köyün kamburu, Kurt kanunu vb.) cinsel ilişkiler sergilenir. Necati Cumalı Ay büyürken uyuyamam adlı hikâye kitabında Anadolu insanının cinsel bunalımını yansıtır. Küçük yaşta cinselliği yeni uyanan çocuklardan, erkeklik gücü tükenmiş yaşlılara kadar çok çeşitli kişiler çevresinde cinsel olaylara yer verir. Attilâ İlhan’ın Fena halde Leman, Haco hanım vay, Yusuf Atılgan’ın Anayurt oteli, Çetin Altan’ın Büyük gözaltı, Pınar Kür’ ün Bitmeyen aşk vb. adlı romanları bu temaya en çok yer veren örnekler arasındadır.