Türk Edebiyatında Çoban Konusu Nasıl İşlenmiştir?
Çoban, doğa ile iç içe yaşayan bir halk adamı olarak canlandırılır.
Dede Korkut kitabı’nda Oğuz beylerinden Kazan, düşmanın yurdunu yağmaladığını çobanından öğrenir. Çobanla birlikte savaşır, malları ve esirleri kurtarırlar. Bey Böyrek hikâyesi’nde kahraman, Elkavak kızını almaya giderken yolda bir çobandan ekmek ister. Ekmeğini onunla paylaşmak istemeyen çobanla dövüşür ve onu öldürür. Kaçırdığı kız, ağabeyi olan çobanın yardımını beklerken, beyaz bir koç cehennem yüzlü çobanın öldüğünü söyler.
Bir masalda, bir yoksula karşılıksız koyun veren Çoban Ahmet sonunda padişahlığa yükselir. Bir başka masalda çoban, köpeğini öldürür. Nedenini soran padişaha, ancak bir süre için tahta geçerse yanıt vereceğini söyler. Köpeğini, kurtla işbirliği yaparak koyunları yediği için öldürmüştür. Vezirlerin de padişaha ihanet ettiklerini ortaya koyar ve cezalandırılmalarını sağlar.
Ziya Gökalp, destanlar ve halk hikâyelerinden yararlanarak yazdığı şiirlerinde çobana yer vermiştir. Altun destan da, dağınık yaşadıkları için gücünü yitirmiş Türklerle, sürüden ayrılan koyunlar arasında benzerlik kurar. Çobanı, toplumun her katında dirliği düzeni sağlayacak, Turan ülküsünü gerçekleştirecek yönetici olarak görür. Çoban ile bülbül şiirinde çoban “Türklerin öz yurdu” olarak tanımlanan Anadolu’yu kurtarmaya çağrılır. Milli edebiyat döneminde çoban, eski efsanelerden esinlenmiş lirik manzum hikâyelerin (Orhan Seyfi Orhon, Peri kızı ile çoban hikâyesi) kahramanı olarak canlandırmıştır.
Toplumcu yazarlar kırsal kesimin gerçeklerini dile getirirken kahramanları arasında ona yer verdiler (Sabahattin Alı. Köpek hikâyesi). Günümüz edebiyatında hayvan yetiştirici köylülerin sorunları yansıtılırken çobanların serüvenleri ayrıntılarıyla anlatıldı (Talip Apaydın, Yoz davar)