EdebiyatGenel Kültür

Türk Edebiyatında Çocuk Konusu Nasıl İşlenmiştir?

Türk edebiyatında kahramanları çocuklar olan ürünler geniş bir çerçeve içinde yer alır. Oğuz Kağan destanında Oğuz, güçlülük, savaşçılık gibi nitelikleri daha çocukluğunda kazanmış olarak gösterilir Destanın islam çevresinde oluşmuş çeşitlemesinde ise kahramanın çocukluğuyla ilgili bu nitelikler yerlerini dinsel motiflere bırakır: çocuk, doğar doğmaz konuşmaya başlar ve anasına, islam dinine girmezse memesini emmeyeceğini söyler, kendi adını kendi koyar, Tanrı’ nın adını ağzından eksik etmez.

Göktürkler’in türeyiş destanında, düşmanlar tarafından kolu bacağı kesilip bataklığa atılan çocuğu bir kurt kurtarıp büyütür. Uygur destanı’nda kahraman iki ırmağın birleştiği yerdeki bir ışıktan doğmuştur. Dede Korkut kitabı’nda. Tanrıdan çocuk isteyen Oğuz beylerinin dileklerinin kabul edilişi dünyaya gelen çocuğun yetişmesi ve çocuğu olmayan beylerin aşağılanması anlatılır.

Kutadgu bilig’de islam etkisinde göçebe Oğuzlar a ait görüşlerin değiştiği görülür. Kız çocuklar istenmez; çocuğa verilecek eğitimin, “fazilet ve bilgi” kazandırmayı amaçladığı, babanın hayır duası alınmadan hiçbir şeyin başaramayacağı anlatılır.

Mercimek Ahmet’in XV. yy.’da farsçadan çevirdiği Kabusname, çocuğa kazandırılacak değerler üzerine geniş ölçüde durur: çocuğa iyi bir ad koymak, akıllı, şefkatli bir sütnine, dadı bulmak, sünnetinden sonra Kuran öğretmek, bilgi ve zanaat kazandırmak, lüzumsuz şefkat göstermemek gerektiği anlatılır. Kız çocuklarının okumayazma öğrenmesinin sakıncaları üzerinde durulur.

Divan edebiyatında Leyla ile Mecnun, Hüsnü aşk gibi mesnevilerde, kahramanların çocukluk dönemlerinden de söz edilir. Tanrı vergisi olan aşkın insanı çocuk yaşta etkilediği dile getirilir.

Nabi’nin Hayriye adlı mesnevisi, çocuğa dinsel bilgileri, dönemin geçerli mesleklerini, ahlak kurallarını öğretmeyi amaçlar.

Çocukla ilgili pek çok atasözü vardır: “Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz”, “Ağlamayan çocuğa meme verilmez” vb. Halk ozanları, insanın beşikten mezara dek geçirdiği evreleri, her yaşın türlü özelliklerini destan biçiminde anlatmışlardır

Nasrettin Hoca’nın çocukluğunu ele alan, onu kendi oğluyla ve çocuklarla yan yana getiren fıkralarda, kimi zaman Hoca’nın zekâsı, yaşam deneyi, kimi zaman çocuğun sağduyusu ve zekâsı işe karışır. Hoca, bu fıkralarda, çocuklara sevecen bir yakınlık içindedir.

Keloğlan masallarında Keloğlan, cin fikirli, devlerle bile başa çıkabilen, gözü pek, oyuna gelmez, açlıktan, yoksulluktan kurtulmayı başaran bir çocuk tipi olarak canlandırılır Masallarda çocuklar çoğunlukla üç kardeştirler iyi yüreklilik, beceri, akıl gibi değerleri kanıtlayacak işlere girişirler En akıllısı her zaman en küçük oğlandır, en iyi yüreklisi de, en küçük kızdır.

Tanzimat döneminden başlayarak Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Rasim, Halit Ziya Uşaklıgil, Halide Edip Adıvar gibi yazarlar dönemin eğitim anlayışını, çocuğun çevresini, yaşamını etkileyen boş inanları sergilediler. Tevfik Fikret, Şermin ve Haluk’un defteri yapıtlarında çocuğu akılcı, gerçekçi gözle değerlendirdi. Ebu-bekir Hazım Tepeyran gerçekçi köy edebiyatının öncüsü Küçük paşa (1910) romanında köyde yetişen bir çocuğun yaşamını konu edindi. Çağdaş türk edebiyatı (Orhan Kemal, Sokakların çocuğu, 1963; Yaşar Kemal,Algözüm seyreyle salih, 1980; Füruzan, Parasız yatılı vb.) çocuk kahramanlar çevresinde toplumsal, psikolojik gerçekleri sergiledi.

İlgili Makaleler