Türk Kültürüne araştırmalarıyla, çalışmalarıyla ve eserleriyle katkıda bulunan kişiler hakkında bilgiler.
Dünyada “kültür” kavramı, nihayet X ? . Yüzyılın son çeyreğinin eseri olduğundan, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kültürle ile ilgili araştırmalar yenidir. Hemen belirtelim ki kültür kavramının içinde yer alan unsurlar, insanın kendisi kadar eskidir. Bu açıdan, kültür kavramı yeni olmakla birlikte, kültürün konusu içine giren özellikler, insanın kendisi kadar eskidir.
Türk insanının geçmişindeki durumunu inceleyen araştırmalar eskiden beri vardır. Bu genelde tarih içinde yer almakta idi. Bu arada destan ve efsanelerde, hayatı birçok yönleriyle veriyordu. Bunların bir esas içinde incelenmesi, ancak XX. Yüzyıl başlarından itibaren mümkün olabilmiştir. Bu arada, doğrudan kültür kavramıyla bağlantısı olan bir başka kavram, medeniyet ile incelemeler de bu arada sayılabilir. Medeniyet, XIX. Yüzyılda sadece Batı Dünyası’nı, İngiltere ve Fransa’yı ilgilendiren bir kavram sayıldığından, Batılı araştırmacılar tarafından “Türk Medeniyeti”nin incelenmesi de söz konusu değildir.
Yüzyıl başlarındaki kavram gelişmeleri, Ziya Gökalp’in de etkisiyle, kültürü karşılamak üzere hars kavramının ortaya atılmasına yol açmıştır. Z.Gökalp için önceleri bir ara Halk Medeniyeti demeyi düşünmüş ise de, sonradan hars’da karar kılmıştır. O, Fransız sosyoloji biliminin etkisinde kalarak, medeniyet ile kültür ayrımından yana olmuştur. Çünkü Fransızlar, “Civilasiton”un kendilerine göre aslî sahib ve taşıyıcıları olarak bu kavrama toz kondurmuyorlardı. Onlara göre, 1870-71 felâketi, apayrı bir olaydı ve “medeniyet’den nasibsiz, fakat bir başka unsura, “kültür”e sahip Almanların bu gerçeğini ayrı görmek gerekiyordu.
Ülkemizde, Z. Gökalp’in de etkisiyle, kültür ve medeniyet ayrı kabul edilmiştir.
Oysa Atatürk bunun bir olması gerektiğini sezmiş idi. Türk halkının gelişme ve yenileşmesinin gerçekleşmesini isteyen bir kısım Türk sosyal bilimcileri de, bu ayırımdan yana idiler. Böylece, teknik konulara hasredilmiş “Medeniyet” alınabilecek, fakat manevî ve moral sahaları kapsayan kültür için Türk özelliklerinin söz konusu olması mümkün olabilecekti.
Türk insanı, böylece kendi kültür değerlerinin olabileceğini düşünmüş bulunuyordu. Bunun için de Ziya Gökalp’den başlayarak hars, fakat sonra da doğrudan kültür araştırmaları da başladı. İlk çalışmalar ve denemeler, manevî alanı kapsamakta, dil, inanç, edebiyat gibi konular kültür sayılmakta idi. N. Topçu, M. Kaplan, H. Yavuz ve başkalarının yazdıkları hep bu alandadır. Ancak Mümtaz Turhan, “Kültür Değişmeleri” adlı eserinde, kendisi Z. Gökalp’in düşüncesinden yana olmakla birlikte, kültürün teknik âletleri kullanma demek olan “medeniyet” ile çeliştiğini de göstermiş oldu.
Türk Kültürü Araştırmalarına Katkı Sağlayan Kişiler
Zeki Velidi Togan (1890-1970), bir tarihçi olarak kültür konularına en çok ağırlık verenlerin başında gelir. O’nun, hayatının son senelerinde, 1965 sonrasındaki büyük gayreti, bir Türk Kültürü El-Kitabı hazırlamak yolunda olmuştur. Bunun için büyük gayret göstermiş, plânlar yapmış, dünyanın birçok bilim adamı ile haberleşerek, Emel Esin, Z.F. Fındıkoğlu ve H. İnalcık ile çalışmaya koyulmuştur. Ancak gayretleri, tam bir sonuca varamamıştır.
Emel Esin (1914-1987) Türk Kültürü araştırmalarının bir başka ismidir. O’nun çalışmaları, 1960 sonrasında, Zeki Velidi Togan’in etkisiyle başlamıştır. Togan’ın 1970’deki vefatından sonra, Türk Kültürü El-Kitabı çalışmalarını bir süre daha yürütmüştür. Bu arada birçok ciltleri de yayınlanmıştır. Kendisi de Türk kültürünün erken dönemlerine ait Türkçe ve İngilizce eserler neşretmiştir.
Mümtaz Turhan (1899-1967), Türk Kültürünün son yüzyılındaki değişmelerinin en önemli araştırıcısıdır. O’nun, fikir hayatı olarak da etkisi, talebesi Erol Güngör vasıtasıyla daha artmıştır. Mümtaz Turhan’ın Kültür Değişmeleri adlı eseri, 1920 ile 1930’lann Anadolu’sundaki değişmeleri inceler ve bazı gerçekleri anlatır. Sonraki yıllarda benzeri pek çok araştırmaya temel olmuştur. Bunlar sınırlı doktora çalışmaları olsalar da önemlidirler. Garplılaşmanın Neresindeyiz adlı küçük hacimli eseri, son yüzyılların bir dikkate değer yorumu gibidir.
Erol Güngör (1938-1984) Türk Kültürünün çalışkan araştırıcısı, genç denebilecek bir yaşta vefat etmiştir. O, Gökalp-Turhan çizgisinin devamcısıdır; fakat çağının bilgilerini de göz önüne almış, çok yazan bir insandır.
Bahaeddin Ögel, (1924-1989). Türk Kültürünün bir başka seçkin araştırıcısıdır. Çin incelemelerinden tarihe geçmiş, fakat inceleme konuları itibariyle, Türk Kültürüne yatkın olmuştur, ögel, özellikle Türk Kültürüne Giriş, adlı, son ciltleri ölümünden sonra yayınlanan eserleriyle önemli bir hizmet görmüştür. O daha önceleri de Türk Kültürünün Gelişme Çağları diye küçük bir eser yayınlanmış idi. Ögel, kültürü, bir tür maddî eşya kullanımı olarak kabul etmekle, kültür anlayışının ufkunu genişletmiştir.
İbrahim Kafesoğlu (1914-1984), Bozkır Kültürü adıyla başlattığı çalışmalarını, Türk Millî Kültürü adlı eseriyle sonuçlandırdı. Hocam Kafesoğlu’nun kültür anlayışında “tarih” ve özellikle siyasî tarih ağırlıklı bir yer tutar. Kafesoğlu, tarihçiliğinde sosyal ve iktisadî konulara ancak son yıllarında yönelebilmiştir.
Ülkemizin önde gelen fikir ve bilim adamlarının da Kültür ile ilgili kitapları vardır. Mehmed Kaplan, Nureddin Topçu, Hilmi Yavuz ve daha başka kişilerin adlan sayılabilir. Bunlarda kültür asıl olarak bir fikir ve düşünce, biraz da edebî dünya olarak kabul edilmiştir.
1923 sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin adında Türk kavramı açıkça yer aldıktan sonra, dikkate değer gelişmeler olmuştur, öncelikle, Batı’nın Turcologie adını verdiği kavramın karşılığı olarak kurulan Türkiyat Enstitüsü 1924 yılında, Köprülüzâde M.Fuat Beyin idaresinde çalışmalarına başlamıştır. Türkiyat Enstitüsü, ilmî yayınlan ile döneminde seçkin bir isim yapmıştır. Enstitü, halen de İstanbul Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışmalanna devam etmektedir. Bu arada 1990’larda, yeni Üniversitelerde de Türkiyat Enstitüleri kurulmuştur. (Marmara,Hacettepe, Konya Selçuk Üniversitelerinde).
Cumhuriyet idaresinde, Bakanlar Kurulu’na bağlı olarak kurulan Kültür Bakanlığı, bir dönem için (1935-39) Millî Eğitim Bakanlığı’nın görevini üstlenmiştir. Kültür kavramı, Atatürk döneminde, etkili bir yere sahiptir.
1972’de Millî Eğitim Bakanlığı’ndan ayn olarak bir Kültür Bakanlığı kurulmuştur. Bakanlık bugüne kadar Bakanlar Kurulu’nda yerini korumaktadır.
Ankara’da 1962 senesinde Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü adında, Dernekler Kanunu hükümlerine göre çalışan bir kuruluş ortaya çıkmıştır. Bunun amacı, Türk kavramını geniş olarak ele alarak, dünya üzerindeki Türklerin ortak özelliklerini ortaya koymaktır. Enstitü, aylık olarak Türk Kültürü Dergisi çıkartmak da, ilmi olarak da Türk Kültürü Araştırmaları yılda bir kere yayınlanmaktadır. Yabancı dildeki yazılarının bulunduğu Cultura Turcica da Enstitüsü’nün yayın organıdır.
1983 yılında, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları, yeniden düzenlenirken, Atatürk Yüksek Kurumuna bağlı olarak bir de Atatürk Kültür Merkezi kurulmuştur. İlk Başkanlığını Aydın Sayılı (1913-1993)’nın yaptığı Atatürk Kültür Merkezi, (Başkanı Prof. Dr. Sadık Tural) çıkardığı Erdem, Bilge ve Arış Dergileri ve öteki yayımlan ile önemli bir hizmeti görmektedir.
III. 1983 sonrasında, Türk Yükseköğretiminde Türk Kültürü veya Türk Kültür Tarihi dersleri konmuştur. Bunun üzerine, Türk Kültürü ile ilgili ders kitapları veya talebe için çıkarılmış notlar da artmaya başlamıştır. Bunlar arasında, vaktiyle, 1978-79 yıllannda, bir süre Kültür Bakanlığı’nda, Bakan Doç. Dr. A. Taner Kışlalı’nın müsteşar olarak görev yapan Prof. Dr. Ş. Turan’ın ki de vardır. Türk Kültür Tarihi; “Kültür” konusunda önce teorik, sonra ise Japon Kültüründen başlayarak bazı eserler kaleme alan Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği eseriyle dikkati çeker.
Kaynak: Türk Kültür Tarihine Bakışlar ” Tuncer Baykara”
Originally posted 2021-01-16 15:39:41.