Türk Müziğinde Doğaçlama Nedir? Nasıl Yapılır?
Doğaçlamanın öteden beri önemli bir yer tuttuğu türk müziğinde icracının değeri, doğaçlamada gösterdiği başarıyla ölçülegelmiştir Sözlü müzikte olsun, çalgı müziğinde olsun, kısmi ve tam doğaçlamadan türk müziğinde de söz edilebilir. Kısmi doğaçlama, yapıtların yorumlanışı sırasında, uzun sesler parçalanarak, bazı motifler değiştirerek yapılır. Bu öylesine yerleşmiştir ki, icracılar kendi yapıtlarını bile notasını öyle yazmadıkları halde her seslendirışte az çok değiştirmişlerdir. Toplu icrada, her müzikçi kendi kısmi doğaçlamasını yapmaktan geri kalmamış, bu tutum, yer yer melodinin kaybolmasına yol açmıştır. Gazinolarda yapılan müzikte, aşırılığa vardırılan kısmi doğaçlama, icrayı bir heterofoni durumuna getirmiştir.
Tam doğaçlama, icracıya tüm hünerlerini sergileme olanağı verir. Dindışı müzikte başlıca doğaçlama formları şunlardır: taksim* (çalgı için) ve gazel* (ses için). Dini/tasavvufi müzikte doğaçlama daha önemlidir. Kuran her zaman doğaçtan okunduğu gibi, cami müziği repertuvarındaki az sayıdaki besteli yapıt da doğaçlama izlenimi verecek yapıdadır. Öteki doğaçlama formları mevlit* kaside*, ezan”, salaf’tır. Ses kayıt olanaklarıyla günümüze ulaşmış en eski doğaçlama örneklerinin en değerlileri, Hafız Sami ile Tanburi Cemil” Bey’in plaklarıdır. Özellikle Cemil Bey’in taksimleri, doğaçlamayı çok yüksek bir sanat düzeyine çıkarmıştır
Daha sonra, onun çığırını izleyen neyzen Niyazi Sayın, tanburi Necdet Yaşar ve sonradan bu ikiliye katılan kemençeci ihsan Özgen, 1970’lerde, eskiden de var olan “karşılıklı taksim” formunun son derece başarılı örneklerini verdiler; cazcılardan etkilenerek yer yer topluca doğaçlama bile yaptılar.