Türk Sinemasının 1980’li Yılları

Bombalı kanlı baskınlar, banka soygunları, sağ ile sol arasında silahlı çatışmalar, adam kaçırılmalar… 12 Eylül öncesi, hangi ayın dökümüne baksanız, en azından 30 ölü, 24 yaralı…

Anarşi dorukta, neredeyse bir iç savaşın eşiğindeydi.

Silahların ölüm kusması 11 Eylül akşamına kadar sürüp gitti.

İşte 1980, vatandaşın gecenin belli bir saatinden sonra sokağa çıkmaktan korktuğu bir yıldı. Ve ancak, Türk ordusunun 12 Eylül sabahı yönetime el koymasıyla vatandaş huzura kavuştu…
1980 Türkiye’sinde kan gövdeyi götürürken, Türk sineması da her yönüyle parlak olmayan, kısır bir yıl geçirdi. Ve yurt içinde, yurt dışında ses getiren, ödül kazanan filmlerin tümü geçen yıldan geriye kalanlardı. Bu yıl çekilen filmlerin içinde ise, bir ikisi hariç hiçbiri beklenen düzeyi tutturamamışlardı.

Geçen yıl film sayısı tekrar 195 gibi yeni bir tırmanışa geçerken, bu yıl içinde bu sayı çok aşağılara düştü. Ve bir yıllık süre içinde çekilen film sayısı 68’i zor buldu. Bu, yirmi üç yıl öncesine bir dönüştü. Çünkü, 1960 yılında çekilen film sayısı da 68’di.

Yine geçen yıl seks filmlerinin bir altın çağ yaşaması nedeniyle, maliyetleri çok ucuza çıkan 16 mm.’lik çalışmalar, bu yıl ise iyice azaldı. Bu düşüşün başlıca iki nedeni vardı. Biri, geçen yılın sonlarında bu tür filmlere karşı yasal önlemler alınıp engellenmesi, diğeri de teknik kalitelerinin çok düşük, yani seyirciyi bu açıdan rahatsız etmesi nedeniyle işletmeci ve sinemacıların 16 mm.’le çekilmiş filmleri almak istememelerinden kaynaklanıyordu.

Ve her yılın geçerli olduğu bir tür vardı. Örneğin geçen yılın ağır bastığı tür, yani sinemasal moda sex filmleriydi. Ve tam 131 adet seks filmi çekilmişti. Şarkıcıların oynadığı, arabesk türü filmlerin sayısı ise 19’du. 1980 yılının  modası ise arabeskti. Çünkü iğrenç boyutlara ulaşan seks filmlerinin yasaklanması nedeniyle, bu kez şarkıcılarım oynadığı arabesk türü filmler büyük bir tırmanışa geçti. Ve bu sayı tam 27’yi bulurken, seks filmleri ise 11’e düşüyordu. Arka Sokaklar, Azgın Bakireler, Birgün O da Kadın Olacak, Bize Koca Gerek, Dişi Köpek, Kızı da Anası Gibi  ve Öğret te Gel bu tür filmlerin son kalıntılarıydı;

Sinemasal moda açısından gerçekte değişen bir şey yoktu. Çünkü seks filmleri gitmiş, yerine arabesk türü bir moda gelmişti. Kaldı ki arabesk türü filmler seks filmlerinden. toplumsal yönden daha tehlikeli sonuçlar getiriyordu. Örneğin, seks dışa; arabesk içe dönük bir olgu niteliğindeydi. Örneğin, ne kadar iğrenç boyutlara ulaşsa da seks filmleri seyirciyi bir anlamda rahatlatıyor, bedensel olarak boşalımını sağlıyor, arabesk türü filmler ise, tersine karamsarlığa, acıya ve de duygusal bir isyana sürüklüyordu.

Yani arabesk sado mazohist duyguların, seks ise bir deşarjın sinemasıydı. Ama seks filmleri konularıyla, görüntüleriyle grotesk, yani kaba ve iğrençti. Bütün bunlara karşılık duygusal sömürü ve yapaylık her iki tür için yine de söz konusuydu.

Ve yılın sinemasal modası olan arabesk türü filmler, Atilla Dorsay’a göre, «… bu filmler en küçük bir sinemasal kaygı ‘bile taşımıyorlardı. Yarının sinema tarihçisi için değil, toplumbilimcisi için malzeme oluşturacak filmlerdi bunlar ve eğer bir ilginçlikleri varsa, yalnızca bu açıdandı.»

YILIN FİLMLERİ

1980, belli bir düzeyi tutturabilmiş, yani iyi filmler açısından önceki yıllara karşılık parlak bir yıl değildi. Öyle ki bu yıl, çekimi yapılan filmler içinde en iyileri yine de altı ya da yediyi geçmiyordu. Örnek vermek gerekirse, 1980 yılı içinde çevrilen filmlerin en dikkati çekenleri başta Atıf Yılmaz’ın; Talihsiz Amelesi olmak üzere, Sinan Çetin’in «Bir Günün Hikâyesi», Memduh Ün’ün Devlet Kuşu», Şahin Gök’ün Kurban Olduğumu, Remzi A, Jöntürk’ün «Destan» ve Kartal Tibet’in Zübükü ile Gol Kralıydı.

Toplumsal güldürü türünün, Talihli Amele ile başarılı bir örneğini veren Atıf Yılmaz, bu konuda ustalığını bir kez daha kanıtlıyordu. Duvarcı ustası Mehmet Ali tipi, yaşayan canlı kişiliklerden biriydi. Ve çarpık bir pazarlamanın, reklam oyunlarının oyuncağı, kuklası durumuna getirilen duvarcı ustasının, bu gerçek yaşamdaki sonu ne olacaktı? İşte Atıf Yılmaz, İlyas Salman’lı filmiyle, 1980 yılında çekilenlerin en iyisini yeriyordu.

Atıf Yılmaz’ın yanı sıra, hemen peşinden toplumsal güldürü türünün diğer örnekleri ise Kartal Tibet’ten geliyordu. Tibet, bir yönetmen olarak belli bir aşamanın içindeydi. Ve bu yıl yaptığı ilginç iki film de bir Aziz Nesin uyarlamasıydı. Zübük ve Gol Kralı.
Özellikle de Zübük, politik yaşamımızın taşlamalı bir aynasıydı.

Orhan Kemal’in aynı romanını ikinci kez beyazperdeye aktaran Memduh Ün, Devlet Kuşunda yer yer insancıl, sıcak bir hava getirebiliyorsa da, söz konusu film, temelde bir Kemal Sunal filmi olmaktan öteye geçemiyordu. Talihli Amele gibi birkaç kez sansürle sürtüşen Sinan Çetin’in Bir Günün Hikâyesi ve Şahin Gök’ün Kurban QIduğumu birer ilk film olmaları nedeniyle bazı aksamalara karşılık yine de yılın iyi niyetli filmleriydi kuşkusuz.

Geçen yıl (1979) çekilip de bu yıl gösterime giren filmler içinde özellikle dikkati çekenler Zeki Ökten’in Düşman ile Erden Kıral’ın Bereketli Topraklar Üzerindesi oldular. Gerçekten, sürekli bir aşama içinde kendini yenileyen Erden Kıral, Bereketli Topraklar Üzerinde ile en başarılı bir Orhan Kemal uyarlaması kazandırdı Türk sinemasına.

Ömer Kavur’un Yusuf ile Kenanı hem yurt dışında, hem de yurt içinde beğenilen bir çalışma oldu. Süreyya Duru’nun Necati Cumalı’dan uyarladığı Derya Gülü ve İhsan Yüce’nin Bebek adlı çocuk filmi denemesi de belli başlı ilgi çekici filmlerdi. Yavuz Özkan’ın başarılı grev sahneleriyle siyasal bir sinema örneği olan Demiryolun, asıl özelliği, belli bir fikre yaslanmayıp, bağımsız bir sinema oluşundan geliyordu.

1980’DE YENİLER

Bu yıl sinemaya yönetmen olarak girip ilk filmlerini çeviren isimler arasında Sinan Çetin, Şahin Gök ve Salih Dikişçi var. Bir Günün Hikâyesi ile Sinan Çetin, Kurban Olduğumla Şahin Gök, bu ilk rejisörlük deneyimlerinden sonra yapacaklarında, yeteneklerinin sınırı ortaya çıkacak. Salih Dikişçi ise yıllardır kameramanlık yaptıktan sonra böyle bir deneyime giriyor. Ve başarılı bir görüntü yönetmeni olarak kendini kanıtlayan Dikişçi’nin bu dalda iddialı olmaması gerekir. Çünkü Arka Sokaklar adını taşıyan filminin sıradan deneme olduğu şimdiden belli.

Yeni oyuncular içinde de ileride bir yıldız olarak patlama yapabilecek bir yetenek görünmüyor. Kaldı ki, bu yıl sinemaya oyuncu olarak girenlerin hemen hemen hepsi şarkıcı. Örneğin Hülya Süer, Seyfettin Tomakin, Seyfettin Sucu, Cengiz Tekin, Ferdi Özbeğen, Talha Özmen ve Nizamettin Ariç, Yeşilçam’daki şarkıcı oyuncu modasının getirdiği oyuncular. Buna karşılık Nizamettin Ariç’in, tipleme olarak öne çıkan bir yanı olduğu gözden kaçmıyor.

Doğrudan doğruya oyuncu olarak Yeşilçam’a bu yıl girenler de şu isimlerden oluşuyor: Serpil Çakmaklı, Bilur Nazlıhan ve Şerif Sezer… Çakmaklı. Devlet Kuşuyla, Bilim Nazlıhan. Rahmet ve Gazapla, Sezer ise Bir Günün Hikâyesi adlı filmleriyle sinemaya giren bu yeni oyuncular, yeteneklerini seyirci önüne çıktıkları zaman sergileyecekler.

(Kaynak: Türk Filmleri Sözlüğü / Agah Özgüç)