Türkiye’nin ekonomi tarihi neden yazılmamıştır, bunun nedenleri nelerdir, hakkında bilgi.
Türkiye’nin gerçek anlamıyla bilimsel, genel tarihi bile yazılmamıştır ki ekonomik tarihi yazılmış olsun. Eskiden tarih demek, devletlerin yani toplumların tepesinde oturan siyasal güç örgütünün ve özellikle onun zirvesindeki hükümdarın yaptıklarının hikayesi demekti.
Özellikle İslam ülkelerinde. Bunun nedeni şudur: Hükümdarlar gelip geçmiş başka hükümdarların zamanında geçen olayları öğrenmek, onlardan ders almak isterlerdi. Çünkü en korktukları şey ellerindeki devlet gücünün kaçırılması ya da yıkılması idi. Bunu önlemek için tetik davranmak, gözlerini dört açmak gerekliydi. Bunların aklı başında olanları tarih yazarlara önem verirler; olmayanları da tarihçilerin rakibi olan müneccimlerden medet umarlardı.
Osmanlı devletinin geçmişinde de hükümdarlar zaman zaman kendilerinden önce geçmiş ve kendi zamanlarında geçen olayların tespit ve kaydedilmesi için vak’a-nüvis»ler, yani olayları kaydetmeye memur kişiler seçerlerdi. Bunların en çok yaptığı şey, seferleri, başka devletlerle olan ilişkileri, içeride vezirlerle, askerlerle, bürokratlarla ilgili tayin, terfi, müsadere, rüşvet, idam, sürgün, isyan olaylarını, zamanın hayrat ve hasenatla ilgili olayların kaydetmekti. Bu olayları kaydederken arada sırada ilginç gözlemler yapanlar olmuştur.
Fakat genel olarak bu yazarlar toplum sınıflarından kopmuş, yalnız devlet katında yeri olan kişiler olduklarından en çok ve en yakından bildiklerini yazarlar, ötesine önem vermezlerdi. Yazdıklarının çoğu kendi aralarında, kendi içlerinde olup biten olaylar üzerinde. Toplumun sınıflarında, o sınıfların ekonomik hayatında neler olup bittiğine aldırış etmezlerdi.
Neden böyle davranırlardı? Çünkü onlarca her şey bir devlet meselesi, olayların gidişi hükümdarın ve adamlarının irade ve idaresine bağlı şeylerdi. Bu yüzden bu olay yazarların kitaplarından ekonomi tarihi aydınlatacak bilgiler çıkarmak keçiboynuzundan bal çıkarmak gibi bir iştir.
Niyazi Berkes, Türkiye İktisat Tarihi Cilt 1, Niyazi Berkes, S 7