HalkbilimiMitoloji

Türk Mitolojisinde Dağ Ruhu

Mitolojilerde yaygın olan tabiatta her nesnenin bir ruhu, iyesi bulunduğu inanışı, dağ için de geçerlidir. Dağların ve taş yığınlarıyla oluşturulan obaların sadece kendi ruhlarını değil, başka ruhları da barındıran yerler olarak görüldüğü çeşitli araştırmalarla tespit edilmiştir. Ayrıca boy, soy, kabilelerin birer kutsal dağı vardır ve soyun kendi ecdadını dağ ruhuyla birleştirdiği görülür. Dünyanın merkezinin ve ekseninin dağlar olması da dağın merkezî güce sahip olduğu inancını beraberinde getirmiştir.

Dağ, sadece Türk mitolojisinde değil, pek çok kültürde de kutsallığa sahiptir. Mesela Araplarda Tur dağı, Arafat, Budistlerde Himalaya, Yunan mitolojisinde Olimpos gibi.

Şaman ayinlerinde dağların ruhuna dua edildiği görülmüş ve bu dualar derlenmiştir. Altay dağı, bir ruh, tanrı sıfatıyla yüceltilir, ondan medet umulur:

“Bu kurbanım mukaddes ve ulu Altaya ulaşsın, onun karar vereceği yere (yargı yerine) bağlansın. Güttüğümüz davayı halledecek mi? Bereket ve refah bize verecek mi? Bu kurbanım her engeli (büdakları) aşarak ulu ve mukaddes Altay’a ulaşsın. “

“Ey mukaddes ve geniş Altayın yargı (hüküm) yeri! Durmadan kısmet veren Altay! Bizi yıpratmamak için hüküm veren Altay! Saçları ağarmış ihtiyarlımıza istirahat sağlıyan Altay! .. yer ve denizler yaratıldığı zaman ata babarımızın takdis ettiği ve taptığı Altay!”

“Temiz yurdumuz yıpranıyor, az ulusumuz sıkıntı çekiyor. Ey mukaddes Altayım, biz ne yapalım! Ak sakallı atalarımın takdis ettiği ulu Altayım, geçim versen ne olur? Vücudumuz kirlenmese, gözlerimiz yaşarmasa ne olur? Bereketli sürülerimizin kutlarını yaradan mukaddes Altayım, yer-su’yum!..”

“Üzülmiyelim, tanrı var, tasalanmıyalım Altay var! “Altayım” diye tapınıyoruz… 
Bu dualarda Şamanların sadece dağın ruhuna değil, bizzat dağa dua ve ibadet ettiğini, onu canlı ve her şeyi duyan bir varlık olarak gördüklerini anlıyoruz.

Dağın ruhunun, mitolojideki anne inanışından kopup koruyucu bir ruha dönüştüğünü iddia edenler vardır. Dağ ruhunun, kadın şeklinde gözüktüğüyle ilgili inançlar da bunun en önemli delili olarak gösterilir. Altay avcıları, dağ ve ormanın koruyucu ruhuna ayin yaparlar, avlarının iyi geçmesini dilerler. Dırenkova’nın derlediği avcılıkla ilgili efsanelerde dağın koruyucu ruhu olan kadın, çıplak ve iri göğüslüdür. Altay-Sayan Türkleri, ormanın koruyucu ruhunu, sarı saçlı kadın olarak tasavvur etmişlerdir. Yakutlar, dağın ruhuna, Tıa İççite “dağın sahibi” derler. Yakut mitolojisinde dağ, insanlarla akrabadır.

Dağın, ormanın avcılık yapan toplumlar için gelir getiren ekonomik bir mekân olması onun kutsallaştırılmasının en önemli sebeplerindendir.187 Dağın ruhuna yönelik, dağda gerçekleştirilen bereketi artırma amaçlı, kanlı ve kansız kurban ayinleriyle ilgili pek çok derleme yapılmıştır. Kurban ayinlerinde kadının olmaması dikkati çekmektedir. Ataerkil kültürün kadını dışlaması sebebiyle bu törenlerde kadın bulunmaz, hatta kutsal kabul edilen bir dağa kadının ayak basmasının o dağın kutsallığını kaybetmesine yol açtığına inanılır.

Orta Asya’da avcılıkla geçinen topluluklar için dağ ne kadar kutsalsa, yine Anadolu ‘da ormancılık, kerestecilik yaparak hayatını sürdüren Tahtacılar için de o kadar kutsaldır. Zaten Edremit’teki Kaz Dağı için anlatılan Sarı Kız efsanesi de tamamen bu kutsallıkla bağlantılı olarak varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.

Kaz Dağı’yla ilgili inanış ve anlatılarda, çok katmanlı bir yapı görülür. “Batı Anadolu’da, tekrar Kaz Dağı şeklinde adlandırılan İda Dağı’na, şaman görüntüsünde ve bir kadın kültü içinde, Paris’in yargısı ile ilgili eski Yunan kalıntıları, Hıristiyan azizlerini ve bizzat Peygamberin çok sevdiği kızı Fatma’nın kızı Sarı Kız veya “Sarşın Kız’ı yücelten, gizemli Müslüman bir hava karıştırılmıştır.”

Muharrem Kaya, Mitolojiden Efsaneye 

İlgili Makaleler